X

Sort by: Alphabet

Obezite Hastalıktır

Obezite hastalığı, 21. yüzyılın kronik hastalıklara ve ölüme neden olan en önemli küresel sağlık sorunları arasındadır.

Son yıllarda hızla artan obezite sorunu, özellikle gelişmekte olan ülkelerde yeni bir sağlık sorunu olmaya başladı. Dünya Sağlık Örgütü'nün konuyla ilgili yaptığı araştırmalar, oldukça ciddi bir sorunun kapımızda olduğunu söylüyor. 2014-2015 verilerine göre, dünyada 600 milyon obez bulunuyor ve bu rakam 1980 yılındaki obez kişi sayısının 2 katı. Aynı rapora göre dünya genelinde aşırı kilolu kişilerin sayısı 1 milyar 900 milyon civarında.

Doğru beslenmenin ailede başladığına dikkat çeken uzmanlar, bu bilinç oluşturulmazsa 2013 yılında 42 milyon olan dünyadaki obez çocuk sayısının, 2025 yılına gelindiğinde 70 milyona çıkacağını öngörüyor.

Genel Cerrahi Uzmanımız Op. Dr. Seyithan Kahraman ile çağımızın en büyük problemlerinden biri olan obezite ve obezite cerrahisi hakkında konuştuk.

 

Obeziteyi nasıl tanımlıyorsunuz?

Obezitenin, Dünya Sağlık Örgütü tarafından yapılmış bir tanımı var, ayrıca cerrahide de bir tanımı var. Dünya Sağlık Örgütü bunu vücuttaki yağ miktarının kas miktarına göre fazlalığı olarak kabul ediyor. Normal yağ oranı erkeklerde %15 - 18 kabul edilirken, bu oranın %25’in üzerine çıkmasına obezite deniyor. Kadınlarda normal oran %20-25, yağ oranı %30’un üzerine çıkması halinde de kadınlarda obezite görülüyor.Diğer bir tanım ise;. Obezite genel olarak bedenin yağ kütlesinin yağsız kütleye oranının aşırı artması sonucu boy uzunluğuna göre vücut ağırlığının istenilen düzeyin üstüne çıkmasıdır. Tıpta beden kitle  indeks denilen bir değer var, bu değerin 35 ve üzerine çıkması bizim için anlamlı. Beden kitle indeks hesaplamasının formülü, kişinin kilosunun, boyunun karesine bölünmesidir. Unutmayın ki obezitede önemli olan kişinin nasıl göründüğü değil, bahsettiğimiz bu değerlerin ne olduğudur. Görünüş olarak aşırı kilolu görünmeyen biri aslında obez olabilir, mutlaka bu değerlerin bilinmesi gerekir.

 

Son yıllarda “obezite” kelimesini daha sık duyar olduk. Bir yandan da yeni eğilimler bize sporun önemini, sağlıklı yaşamın gerekliliğini vurguluyor. Bu iki zıt kavram birlikte çok duyuluyor. Bizler tam olarak beslenme alışkanlığımızda neleri değiştirdik de obez toplumlara dönüştük?       

Bu durum sanayileşme süreciyle beraber toplumlardaki beslenme alışkanlıklarının değiştirilmesiyle ortaya çıktı. Katkı maddeleri, genetiği değiştirilmiş ürünler ve fast food türü yiyeceklerin yaygınlaşmasıyla metabolizmamızda birtakım değişiklikler oldu. Özellikle genetik olarak bozulan, değişime uğrayan genleri aktarıyoruz gelecek nesillere. Bu konuda hızla bir şeyler yapmazsak 100 yıl sonra ne tür bireylerin ve hastalıkların ortaya çıkacağını düşünebiliyor musunuz?Bunun için herkesin düşünmesi ve düşüncesini toplumla paylaşılması gereklidir.Bunun için geç kalmadık mı?

 

Bir noktaya kadar diyet ve sporla yenilen obezite, bir noktadan sonra cerrahi müdahaleye ihtiyaç duyuyor. O nokta nedir?

Obezite tedavisinde sıralamamız; öncelikle tıbbi beslenme (diyet) tedavisi, egzersiz tedavisi, davranış değişikliği tedavisi, cerrahi tedavi.

Günlük yaşamda bireylerin (gebe, emzikli, bebek, okul çocuğu, genç, yaşlı, işçi, sporcu, kalp-damar, şeker, yüksek tansiyon hastalığı, solunum yolu bozuklukları vb.) yaşa, cinsiyete, yaptığı işe, genetik ve fizyolojik özelliklerine ve hastalık durumuna göre farklı cerrahi ameliyatlar önerilmektedir.

Obezitenin nasıl saptandığını şöyle anlatayım; obeziteyi belirlemek için yaygın olarak Beden Kitle İndeksi (BKİ) kullanılmaktadır. BKİ, bireyin vücut ağırlığının (kg), boy uzunluğunun (metre cinsinden) karesine (BKI=kg/m2) bölünmesiyle elde edilen bir değerdir. Beden kitle İndeksi 30’un üzerindeyse obezite demektir. 
Örnek: 65 kg ağırlığında, 164 cm boyunda, bir kişinin Beden Kitle İndeksi hesabı
BKİ = 65 / (1.64 x 1.64) = 65 / 2.6896 = 24.16

BKİ
18.5 kg altında ise zayıf
18.5-24.9 kg arasında ise normal kilolu
25-29.9 kg arasında ise fazla kilolu
30-34.9 kg arasında ise I. derece obez
35-39.9 kg arasında ise II. derece obez
40 kg üzerinde ise III. derece morbid obez

Yağların alımı da önemli bir konudur. Yalnızca yağ dokusunun artışı değil, aynı zamanda bu artan yağ dokusunun nerede biriktiği de önemlidir. Çünkü deri altında ve özellikle kalça bölgesinde biriken yağ dokusu (armut tipi obezite, kadın tipi şişmanlık), obezite ile ilişkili hastalıklarla çok sıkı ilişki göstermezken, yağ dokusunun göbek bölgesinde birikmesi olan elma biçimli obezite ya da diğer adıyla erkek tipi şişmanlık hastalıklar açısından daha fazla risk oluşturmaktadır. 
Bel çevresinin erkeklerde 102, kadınlarda 88 santimetrenin üzerinde olması kardiyovasküler hastalık riski ile ilişkilidir. Yağın karın bölgesinde ve iç organlarda toplanması insülin direncine yol açmaktadır. İnsülin direnci ise obezite ile yol açtığı Tip 2 Diyabet, hipertansiyon, dislipidemi, koroner arter hastalıkları arasındaki ilişkiyi sağlayan en önemli faktördür.

 

Toplumsal beslenme alışkanlıkları da çok belirleyici, ekmek ve şekeri çok tüketen bir toplumuz.

İlkel çağlarda ekmek kavramı yok. Yıllar içinde ekmeğin de doğal akışı değişti, ayrıştırıldı. Ben bir hekim olarak ekmek ve şekeri önermiyorum. Hastalarıma tavsiyem ellerinden geldiğince ekmek ve şeker tüketmemeleri yönünde.

 

Anne ve babada obezite varsa çocukta olma ihtimali de var mıdır, genetik olarak taşınır diyebilir miyiz?

Obezite hastalığı; genetik, ailevi veya çevresel etkilerin birçoğu ile doğrudan ilişkili olan bir sorundur. Bu konuda araştırılan bazı hormonlar var. Tam açıklığa kavuşmasa da ciddi çalışmalar var. Gelecekte buna bir çözüm bulunacaktır. Gen üzerinde nasıl bir taşınma olduğu hangi kromozom üzerinde olduğu, bunlar gelecekte ortaya çıkacak şeyler, şimdi çok deneysel boyutta çok araştırma var.

 

Beslenme kadının hamileliğinde başlayıp, çocuğun doğumundan sonra hem annenin hem bebeğin beslenmesine dikkat edilmezse işin sonu obeziteye kadar gidebiliyor. Bunun sonucunda hangi hastalıklar görülüyor?

Obeziteye bağlı artan hastalıklar; insülin direnci, tip 2 diyabet, hipertansiyon, koroner arter hastalığı, kan yağlarının yüksekliği, metabolik sendrom, safra kesesi hastalıkları, bazı kanser türleri (kadınlarda safra kesesi, endometriyum, yumurtalık ve meme kanserleri, erkeklerde ise kolon ve prostat kanserleri),  osteoartrit, felç, uyku apnesi, karaciğer yağlanması, astım, solunum zorluğu, gebelik komplikasyonları, menstruasyon düzensizlikleri, aşırı kıllanma, ameliyat risklerinin artması, ruhsal sorunlar (Anoreksiya nevroza -yemek yememe- veya Blumia nevroza -kusarak yediği besinlerden yararlanmama-, binge eating -tıkınırcasına yeme-, gece yeme sendromu gibi ortaya çıkabilir veya bir şeyi daha fazla yiyerek psikolojik doyum sağlamaya çalışma), toplumsal uyumsuzluklar,
özellikle sık aralıklarla kilo alıp verme sonucunda deri altı yağ dokusunun fazla olması nedeniyle deri enfeksiyonları, mantar enfeksiyonları, kas-iskelet sistemi problemleri.
Obezite sonucu oluşan her hastalık, başka yeni bir hastalığın ortaya çıkmasına neden oluyor. Böylece geri dönüşümü çok zor olan yeni bir kısır döngü süreci başlıyor.

 

Obezite cerrahisi nedir?

Modern ve tüketici hayatın yaygınlaşması bir taraftan ve laparoskopik cerrahi alet ve tekniklerinin gelişmesi diğer taraftan morbid obez (3. Derece obez) hastalarının laparoskopik (kapalı) cerrahi teknikler ile tedavi edilmesi fikrini güçlendirdi ve sonunda 1983 yılında ilk defa şişmanlık cerrahisi kapalı olarak gerçekleştirildi. 1993 yılında ilk mide kelepçesi piyasaya çıktı ve 1995 yılında Fransa’da ilk başarılı mideye kelepçe takılan hasta serisi yayınlandı. Mide baypas operasyonları 1998 yılında Amerika Birleşik Devletlerinde rutin olarak kullanılan bir cerrahi haline geldi. Laparoskopik işlemde cerrahlar trokarlar (hortum benzeri küçük cerrahi aletler) yoluyla karın boşluğuna ulaşmak için küçük kesiler (5 mm ila 10 mm) yaparlar. Küçük bir video kameraya bağlı olan laparoskop, küçük bir trokar içerisine sokulur. Elde edilen görüntü bir TV ekranına yansıtılarak cerraha mide ve diğer iç organların büyütülmüş görüntüsünü sağlar. Ameliyatı yapmak amacıyla özel cerrahi aletlerin kullanılması için 5 ila 6 küçük kesi yapılır ve trokarlar yerleştirilir. Tüm ameliyat karın içi boşluğu karbondioksit (CO2) gazıyla şişirildikten sonra karın içerisinde yapılır. Ameliyat bittiğinde gaz dışarı alınır. Obezite cerrahisinde uygulanan birkaç tane ameliyat çeşidi var. Günümüzde en yaygın yapılanı; tüp mide ameliyatlarıdır. Ama burada ameliyat çeşidini belirleyen şey hastanın metabolik durumudur. Kişinin sahip olduğu hastalıklar ameliyat çeşidini belirleyen unsurlardandır.

 

 

Tüp mide nedir?

Tüp mide / mide küçültme ameliyatı; mideyi adeta “muz” görünümünde ince uzun bir tüpe çevirerek “küçülttüğümüz” laparoskopik (kapalı) bir ameliyattır. Başka ameliyatlar da vardır, onlar metabolizmayı hızlandıran saptırıcı ameliyatlardır.

 

Tüp mide ameliyatı olmuş kişi nasıl yaşamalı ki tekrar obez olmasın?

Bu konuda çok fazla parametre var. Kişinin psikolojik durumu, kişilik yapısı baktığımız kriterler. Destek olduğumuz en önemli parametre ise; kişinin kendi durumuyla ilgili farkındalık oluşturmak. Kişilere obezite ile beraber gelen hastalıkları anlatmak gerekiyor. Obezite şişman olmak diye geçiştirilmeyecek kadar önemli bir konu. Obeziteyle mücadele çok erken yaşta başlamalı. Bunun için her şeyden önce ailenin eğitilmesi en önemli yaklaşımdır. Eğer hasta dikkat etmezse mide eski boyutuna ulaşabilir. Bu süreç uzundur. Bu süreç beslenme uzmanı ve psikiyatrist, psikolog, endokrinolog, dahiliye ve cerrahi ile birlikte yürütülmelidir.

Neden psikiyatrist?

Kişide farkındalık oluşturmaya çalışırken, bazen beyinde bir imajinasyon da oluşturmak gerekiyor. Bu durumda psikiyatristler devreye girmelidir.

Tüp mide ameliyatı olmuş biri sadece diyetisyene mi gitmeli yoksa dahiliye doktoruyla da birlikte mi hareket etmeli?

Bu bir organizasyondur. Birkaç tane ayağı vardır, hepsinin olması gerekir. İşin cerrahi tarafını cerrah yüklenirken, işin metabolik tarafını da dahiliyeciler, gerekirse endrokronologlar yüklenir. İşin tansiyon tarafında kardiyolog devreye girebilir, böbrek kısmında da üroloji uzmanı. Bu süreçte kişilerin şişmanlık deyip geçmemesi gerekir. Diyelim ki metabolizmada bozukluk oldu, D vitamini ve B12 vitamini emilmedi. Bunun sonuçları ağır olur. Gözle ilgili diyabete bağlı olarak katarakt, kalple ilgili yüksek tansiyon, damarlarda tıkanıklık ki bunlar zaman zaman organ kayıplarına kadar gidebilir. Erkekler ve kadınlarda genital sistemlerde oluşan sorunlardan sebep libido kayıpları yaşanabilir. Tabi bir de iş gücü kayıpları sebebiyle ekonomimiz de olumsuz etkilenir.

 

Ameliyattan sonra iyileşme süreci nasıl ilerler?

Obezite cerrahisi eskiden ağır ameliyatlardı ama günümüze laparoskopi ve robotik cerrahinin devreye girmesiyle daha basit ameliyatlara dönüştü. Burada önemli olan cerrahın tecrübesidir. Yoksa ameliyat ürkütücü bir ameliyat değildir, hatta karaciğer, pankreas ameliyatına göre çok daha kolaydır. Hastamız 5 -14 gün arası hastanede kalıyor.  Üçüncü günden itibaren hastanın beslenmesine başlıyoruz. Hasta 2 haftadan sonra normal hayatına dönüyor. Kendisine bir beslenme programı veriliyor 6 ay ile 1 yıl arasında değişen bir program.

 

Ameliyattan sonra hastanızın beslenmesi nasıl oluyor?

 Laparoskopik ameliyattan sonra hastalarımız 1 - 3 gün arasında hastanede, hastanın burnuna bir hortum takılıyor ve bu hortum çıkarılana dek herhangi bir şey yemeye veya içmeye izin verilmiyor. Ameliyattan sonraki birinci veya ikinci günde midenin röntgen filmi çekilir. Röntgen cerrahın hastanın bir şeyler yemesine izin vermeden önce midedeki dikişlerin iyi olup olmadığını anlayabilmesinin bir yoludur. Bir sızıntı veya tıkanıklık görünmüyorsa (çoğunlukla görünmez), her saat başı 30 gram sıvı gıda alımına izin verilir. İçilen sıvının hacmi kademeli şekilde arttırılır. Bazen bebek maması veya “püre” gıda alımına izin verilir.  Eve döndükten yaklaşık 1-2 hafta sonra hastayı yeniden değerlendirene dek sıvı veya püre diyet almayı sürdürmesi önerilir. Hastaların yürümesi ve hafif faaliyetlerde bulunmasına izin verilir. Ameliyat sonrasında hasta eve döndüğünde solunum egzersizlerine devam etmesini tavsiye edilir.

 

Kadınlar ameliyattan ne kadar süre sonra gebe kalabilir? 

Obezite cerrahisi adayı veya cerrahi uygulanmış anne adayları, çoğunlukla çok beklemek istemez ve derhal çocuk sahibi olma arzusu içine girerler. Fakat özellikle yüksek rakamlı kilo kaybının devam ettiği ilk 12-18 ay kesinlikle beklemek gerekir. Ancak son zamanlarda 12 aydan sonra hamile kalma durumu tartışılmaktadır. Kişiler doktor kontrolünde daha erken de gebe kalabilir.

 

Erken hamile kalmak zararlı değil mi?

Bu dönem içerisinde beslenme gereksinimlerin karşılanması gereken zorlu bir dönem olabilir. Buna bir de hamilelik için uygun besinler eklenince, işler daha da zorlaşabilir. Bunun yanı sıra, böyle hızlı bir şekilde kilo kaybı bebeğe zarar verebilir. Hamile kalma zamanı doktorunun bilgisi dahilinde olması gerekir.

 

Hastalar hangi hataları tekrar ederlerse eski kilolarına tekrar ulaşırlar?

Kilo verilmesindeki başarı oranı gastroplasti veya mide bandı uygulamasına göre gastrik bypass ameliyatında biraz daha yüksektir; ancak tüm teknikler mükemmel sonuçlar göstermiştir. Birçok rapor 1 yıl sonra mide bandı ve dikey bantlı gastroplasti için %40-50 ve gastrik bypass için %65-70 kilo verme oranı bildirmektedir. Malabzorpsiyon ameliyatları genellikle 1 yıl sonra ortalama %70-80 kilo azalmasını sağlar. Kilo azalması genellikle tüm ameliyatlarda cerrahi girişimden sonraki 18-24 ay süreyle devam etmektedir. Ameliyattan sonraki yaklaşık 2 ile 5 yıl arasında bir miktar kilo alınması yaygındır. Kilo verme ameliyatının uyku apnesi, diyabet, yüksek kan basıncı ve yüksek kolesterol seviyesi gibi rahatsızlıkları iyileştirme etkisi vardır.  Birçok hasta ameliyattan sonra ruhsal durumunda ve psikososyal fonksiyonların diğer özelliklerinde iyileşme görülmüştür. Laparoskopik yaklaşım açık ameliyata benzer şekilde yapıldığından uzun vadeli sonuçları benzer oranda iyi gözükmektedir. Hastalarımız karbonhidrat ağırlıklı beslenirlerse obezite tekrar edebilir. Ameliyattın ikinci yılından sonra obezitenin tekrarı gördüğümüz vakalar var. Bu hastaları öncelikle psikiyatriste yönlendiriyorum. Sonra tekrar takibe alıyorum. 

 

                                                                                                                      Op. Dr. Seyithan KAHRAMAN

                                                                                                                                  Genel Cerrah

                                                                                                      Bahat Hastanesi (Sultangazi) - 0212 594 58 68

17-05-2016
Genel Cerrahi

Genel Cerrahi Bölümü İle İlgili Sağlık Bilgileri